Ateroskleroz; damar duvarında lipid birikimi ile karakterize bir hastalıktır. Kanda pıhtılaşmaya, emboliye ve kan damarlarında daralmaya yol açarak, organların ve dokuların beslenmesini bozar. Bu bozukluklara bağlı başta beyin felci ve miyokard infarktüsü olmak üzere bacaklarda ve karın organlarında iskemiye bağlı çeşitli rahatsızlıklar, semptom ve bulgular ortaya çıkar. Ateroskleroz birden bire ortaya çıkan bir hastalık değildir. Çocukluk çağından hatta anne karnında başlayan beslenme modelleriyle başlayan çocukluk ve gençlik çağlarında artarak gelişen orta yaşlılıkta ivmesini arttıran yaşlılığa ulaşmış olanların neredeyse ateroskleroza bağlı hastalıklarla içli dışlı olmasına neden olur. Kısır döngü başladı mı bu döngüyü kırmak oldukça zordur, ama imkansız değildir.
Aterosklerozu başlatan damarlarımızdaki endotel tabakasında içerden ve dışardan hasar oluşması, bu hasarın immün-inflamatuvar bir cevabıyla gelişen reaksiyonlardır. Damarın intima bölümünde hasar sonucunda önce fibrin ardından lipid birikimi başlar. Çocukluk çağında neredeyse %100 olan damarlarımızdaki nitrik oksit gazı yaş ilerledikçe ileri düzeyde azalmaya başlar. Damarlarımızın elastikiyeti azalır. Elastik olmayan damarlarda ateroskleroz daha çabuk oluşur, aterosklerozun oluşma yüzdesi nitrik oksit eksikliğiyle neredeyse paralel seyretmektedir. Nitrik oksit (NO) gazını bulan kişiye Nobel Ödülü verilmiş olup NO "Yaşam Molekülü" olarak adlandırılmıştır. Ateroskleroz başladıktan sonra sistemik inflamatuvar bir sürecin başladığı ifade edilmektedir.
Aterosklerozda; kronik inflamatuvar süreç geliştiğinde kaynağı farklı olan çeşitli hücre tipleri, hücreler arasında karmaşık etkileşimler ve farklı sinyal yolakları, damar düz kas hücreleri, damar düz kas hücrelerinden türeyen makrofaj benzeri hücreler, kemik iliğinden türeyen düz kas hücre öncülleri, endotel hücreleri, perisitler, makrofajlar, monositler, nötrofiller, mast hücreleri, B ve
T lenfositler, fibroblastlar ve trombositler aktif rol oynarlar.
T lenfositler, fibroblastlar ve trombositler aktif rol oynarlar.
Aterosklerotik süreç içinde, yapılan çalışmalar ve yazılan makaleler incelendiğinde, çok sayıda ve çok farklı enzimler, reseptörler, proteinler, lipidler, mikropartiküller ve elementlerin makrofajlar, düz kas hücreleri, endotel hücreleri ve apoptotik hücrelerle etkileşime girererek bu süreçleri başlattığı ve ilerlettiği, kısır döngüden çıkılmadığı müddetçe bu sürecin hızlanarak devam ettiği ve hücresel, dokusal, organsal ölüm ve vücudun ölümünün erkenden oluştuğu gözlemlenmektedir.
Aterosklerozda damar duvarında her türlü yoğunlukta plak oluşumu ortaya çıkabilir, damar elastikiyetinin bozulması, plakların yırtılması, damar duvarındaki hasar boyutuna göre her türlü sonuca yol açabilecek, hayatı tehdit edebilecek bir durum anevrizmatik yapılar, damar yırtıkları, emboliler, dokularda beslenme problemleri, gangrenler, iskemik durumlar gözlenebilir.
Normalde tüm kalp damar sisteminin (40 bin km) içi endotel hücreleriyle döşelidir. Endotel fonksiyonu ve kandaki hücreler sayesinde antiadezif, antikoagulan, vazoralksan, antiagregan, antitrombotik ve fibrinolitik olayla gerçekleşir. Disfonksiyonel endotel gerçekleştiğinde NO ve prostasiklin oluşumu ciddi seviyelerde azalır.
Endotel hasarını oluşturanlar: Lipid ve kolesterol düzensizlikleri, sigara, hipertansiyon, hiperinsülinemi, hiperhomosisteinemi, pıhtılaşmaya yatkınlık, büyüme faktör problemleri gibi bir çok problem...
Aterosklerozu önlemek için çocukluktan itibaren sağlıklı ve doğru beslenme, alkali beslenme hedefimiz olmalı, ancak, son 20 yıldır tarım, ziraat ve hayvancılıktaki toksik ilaç etkileri, çevre kirliliği, genetiği değiştirilmiş gıdalar, şehirleşme, radyoaktivitede artış, stres ve psikolojik durum değişiklikleri, ekonomik yaşam koşullarındaki dengesizlikler, fast food gıda baskınlığı, endüstriyel yiyeceklerin raflardaki artışı gibi bir çok faktör nedeniyle gıdalarımız içindeki besin değerlerindeki hızlı düşüşlerin ortaya çıkması doğru beslenemediğimiz, kötü beslendiğimiz hatta hiç beslenemediğimiz gerçeğiyle karşı karşıya kaldığımızı görüyorum. Bu nedenle başta aterosklerozis olmak üzere toplumdaki fakir-zengin herkes tüm kronik hastalıklarla karşı karşıya kalacaktır. Bu nedenle fonksiyonel gıdalar ciddi çözüm olabilir...
0 Yorumlar