Ad Code

Son Yayınlananlar

6/recent/ticker-posts

Bağışıklık

 

Bağışıklık Sistemi ve Beslenme 

Beslenme ve Bağışıklık arasındaki ilişkinin bütünü arasında büyük bir boşluk var….Halen tanımlanamamış kavramlar ve durumlar var….

Daha önceki videolarımda da belirttiğim gibi kişisel besinler, beslenme durumu ve besinlerin içerikleri bağışıklık sistemi için oldukça önemlidir… 

Bağışıklık diğer adıyla immün sistem bir çok komponentten oluşmaktadır:

Bunlar:

-Cilt, barsak mukozal membranları gibi fiziksel bariyerler, 

-Mikrobiyota, 

-Makrofaj fonksiyonları ve polarizasyonda olduğu gibi doğal immün sistem,

-T ve B hücre fonksiyonları gibi kazanılmış immün sistem fonksiyonları…  

Bunlara ilaveten, bağışıklık sistemi de beslenme metabolizmasını ve ihtiyaçlarını, gıdaya verilen fizyolojik yanıtı etkiler. Bu döngü devamlı olarak korunmalıdır… 

Bu nedenle, beslenme, diyet ve bağışıklık sistemi arasındaki ilişki önemlidir… 

Hamilelik, gençler, çocuklar, erişkinler, yaşlılar, erkekler, kadınlar, kronik hastalıklar, metabolik sendrom, allerji, inflamatuvar hastalıklar, otoimmün hastalıklar… 

Beslenme ve Bağışıklıkla İlişkili Hastalıklar Riski

Gebelikten yaşlılığa kadar değişen yaşam süresi boyunca beslenme; alerjik hastalıklar, kanser, diyabet ve kardiyovasküler hastalıklar gibi bir çok bulaşıcı olmayan hastalıkların gelişiminde, yönetiminde ve tedavisinde önemli bir rol oynadığı gösterilmiştir. 

Eksik veya aşırı beslenme ve yanlış beslenme bağışıklık sisteminde defektlere yol açar. Bağışıklık sistemine uygun beslenme modelleri hastalık risklerini azaltır. 

Batı tipi beslenmede daha çok olmakla birlikte yüksek kalorili, yağlı ve şekerli beslenme, düşük lif alımı ve dengesiz yağ asidi bağışıklık sisteminin doğru çalışmasını engeller. Allerjik ve İnflamatuvar hastalıklar artar.  

Önemli birkaç hususu dile getireceğim:

1- Allerjik Hastalıklar

Alerji, gıdalar veya çevresel maruziyetler gibi bir dizi alerjenle karşılaşmaya özgü, bağışıklık aracılı bir reaksiyondur. Bağışıklık sistemi önemli rol oynar.

Hemen hemen her organda ortaya çıkabilir ve anafilaksi ve şok, ürtiker, anjioödem, alerjik rinokonjonktivit, alerjik astım, alerjik vaskülit ve atopik dermatit (egzama) gibi bir dizi semptom başlatabilir.

En yaygın dört alerjik hastalık; egzama, gıda alerjisi, astım ve rinit…

Günümüzde neredeyse her bireyde maalesef alerjik hastalıklardan en az bir tanesi yer almaktadır… 

Alerjik reaksiyonlarda, hem hücresel mekanizmalar hem de doğal ve kazanılmış bağışıklık sisteminin aktif rolü bulunmaktadır. 

2-Genel Diyet

Özellikle bebeklik döneminde tek tip beslenmeden ziyade beslenme çeşitliliğinin arttırılması alerjilerin önlenmesinde veya azaltılmasında etkindir.

Avrupa Alerji ve Klinik İmmünoloji Akademisi bu görüşü destekler. Besin çeşitliliğinin arttırlması sonucunda alerjiye bağlı düşük veya sıfır zarar riski söz konusudur. 

Ayrıca vücut mikrobiyotasını da olumlu etkiler. Alerjenlere immüntolerans artar. Bebeklik çağındaki bu tarz beslenme yaşamın ilk on yılında da gıda alerjisi gelişme riskinin azalmasıyla sonuçlanır. 

Hamilelik Döneminde Akdeniz tipi veya Alkali Beslenme ile diğer beslenme modelleri karşılaştırıldığında Alkali beslenmenin doğan bebeklerde hırıltılı solunumu veya egzamayı azaltabileceğine dair bazı kanıtlar gösterilmiştir. 

3-Omega-3 ve Omega-6

Bağışıklık sistemindeki sinyal moleküllerinin sentezi için önemlidir. 3/1 (Omega 6 / Omega 3) oranında dengeli olarak alınmalıdır. Çoklu doymamış yağ asitlerindendir. Özellikle vücudumuzda üretilmeyen bu yağ asitleri besinlerle alınmalı eğer mümkün değilse takviye edici gıdalarla beslenmeye ilave edilmelidir.

Hücre zarlarının en önemli unsurunu oluştururlar. Çeşitli bağışıklık hücre tiplerinin zenginleşmesine yol açarlar. Alerjiyi önlemede etkindirler. 

Alkali Beslenmeyle beslenen annelerin sütünü yeterli miktarda alan bebeklerde alerji riskinde ve gıda alerjilerinin gelişiminde azalmayla ilişkilidir. Anne sütü alan ve beslenme çeşitliliği sayısı mikrobiyota kompozisyonunu da doğrudan etkiler. 

Omega 3 ağırlıklı beslenme; immün defekte bağlı hastalıklar ve otoimmün hastalıkların önlenmesinde veya azaltılmasında temel etkenlerden biridir. 

4-Lif 

Meyvelerin, sebzelerin ve tahılların sindirilemeyen kısımları olan lifler, fermantasyon yoluyla insanlarda, temel besin maddeleri olan kısa zincirli yağ asitlerinin üretimine yol açar. Barsaktaki bakteriler için önemli bir enerji kaynağını oluşturur.

Lifler; epitelyal bariyer fonksiyonunu artırır, patojen kaynaklı sitotoksisiteyi inhibe eder ve hastalık yapıcı bakterilerle kolonizasyonu önleyerek bağırsak sağlığını korur. Barsak mikrobiyal çeşitliliğin olumlu yönde artmasına katkıda bulunur.

Sadece barsak sağlığı değil aynı zamanda çeşitli organlarımızdaki neredeyse tüm hastalıkların iyileşimine de katkı sağlar. 

Alkali veya Akdeniz diyetini (30 g lif/gün) uygulayan kişilerde tip-2 diyabet, kardiyovasküler hastalık ve metabolik sendrom riski daha düşüktür. Lifler sayesinde barsak sağlığının optimum hale geldiğini unutmayalım. Bu olumlu etki; KC, Akciğer ve Beyin sağlığını da olumlu etkiler. İmmün sistem aracılı hastalıkların gelişimini azaltır. 

Bununla birlikte, tek beden gibi her beslenme ve lif modelleri herkese uymayabilir, buna doktorunuz veya diyetisyeninizle birlikte orta ve uzun vadeli yaklaşımlarla, deneyipleyip görmekle karar verilebilir. Bazı kişilerde gaz, mide ağrıları, kabızlık ve ishal görülebilir. Bu nedenle bireysel alkali beslenme modeli uygulanmalıdır. 

Bağışıklık Sistemi vücudumuzdaki tüm sistemlerin temeliyle bağlantılıdır ve bu nedenle günlük veya kişiselleştirilmiş beslenme bağışıklık sistemini etkilediğinden dolayısıyla vücudumuzdaki tüm sistemlere de iyi veya kötü yönde etkisi bulunmaktadır. Bağışıklık sisteminin normal çalıştırılması önemlidir…

Ekranda bebeklik, çocukluk, ergenlik, erişkinilk ve yaşlılık dönemine ait immün sistemi normla olarak çalışmasını sağlayan diyet örnekleri bulunmaktadır… 

İmmün sistem, vücudumuzun hastalıklara ve enfeksiyonlara karşı savunma mekanizmasıdır. Beslenme ise sağlıklı bir immün sistem için önemli bir faktördür. Sağlıklı bir beslenme düzeni, bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olabilir ve hastalıklara karşı daha dirençli olmanızı sağlayabilir. 

İşte immün sistemi desteklemek için beslenmeyle ilgili bazı önemli noktalar:

Yeterli ve dengeli beslenme: Çeşitli besin öğeleri ile zenginleştirilmiş bir diyet benimsemek önemlidir. Protein, vitaminler (A, C, D, E), mineraller (çinko, demir, selenyum) ve omega-3 yağ asitleri gibi besin öğeleri, immün sistemin sağlığı için önemlidir. 

Meyve ve sebze tüketimi: Renkli meyve ve sebzeler, antioksidanlar ve diğer besin maddeleri açısından zengindir. Bu besinler, serbest radikallerle savaşarak immün sistemi destekleyebilir. Her gün farklı renkte meyve ve sebzeler tüketmeye çalışın. 

Probiyotikler: Probiyotikler, bağırsak florasının sağlıklı olmasına yardımcı olan yararlı bakterilerdir. Yoğurt, kefir, turşu gibi fermente gıdalar probiyotik açısından zengin kaynaklardır. Bağırsak sağlığının immün sistemi üzerinde büyük bir etkisi vardır.

İyi yağlar: Sağlıklı yağlar, omega-3 yağ asitleri içerir ve iltihaplanmayı azaltabilir. Somon, avokado, zeytinyağı gibi besinlerden omega-3 yağ asitleri alabilirsiniz. 

Bol su tüketimi: Vücudun hidrasyon seviyesini korumak, bağışıklık sistemi için önemlidir. Günde en az 8-10 bardak su içmeye çalışın. 

Şeker ve işlenmiş gıdalardan kaçınma: Şekerli ve işlenmiş gıdaların aşırı tüketimi, bağışıklık sistemini zayıflatabilir. Bunun yerine doğal ve taze besinlere yönelmeye çalışın. 

Beslenmenin yanı sıra, düzenli egzersiz yapmak, yeterli uyku almak, stresten uzak durmak ve sigara/alkol gibi zararlı alışkanlıklardan kaçınmak da immün sistemi güçlendirmede önemli faktörlerdir.

Ancak unutmayın ki, beslenme ve yaşam tarzı seçimleri tek başına hastalıklara karşı bağışıklık sağlamaz. Eğer ciddi bir sağlık sorununuz varsa veya bağışıklık sisteminizle ilgili endişeleriniz varsa, bir sağlık uzmanına danışmanız önemlidir.

Sağlıklı Beslenme Modelleriyle Bağışıklık Sistemimizi Koruyalım…



Yorum Gönder

0 Yorumlar

Ad Code